Sema Akbenli Can yazdı : HİSLERLE YAZILAN KİTAP GERÇEK’ti

Sakince bak,
en uzaklara ve en yakınına En uzağa bakmak sana cesaret getirir En yakına bakmak umut verir Önce kendi içinde Kendinle buluş Başka hiçbir şey yokmuş gibi sadece kendine dön Tüm sesleri, tüm görüntüleri,
tüm bildiklerini unut Kendini hatırla Varlığı hatırla,
hisset, sadece onu duy, sadece kendini duy Kendinle birlikte dışarı dön Tüm varlığınla dön Benliksiz dışa dönemezsin Kendini bilmeden yeniden yaratılamazsın,
yeniden doğamazsın ,
Kendini bul ve dışa dön İçeri ve dışarı ile bütün ol Bir ol Senin gücün içeriden, dışarıdan değil İçeride rüzgâr esmedikçe,
dışarıda esmez Huzur dışarıdan gelmez,
içeriden gelir İçeride huzur olmadıkça dışarıda olmaz İçeriyi ve dışarıyı Yakını ve uzağı birleştir … Biz mi yazıyorduk hikayelerimizi, yoksa bizden önce hikayeler mi yazılıyordu? Biz de hikayenin her anı için yeniden ve yeniden yaratılıyor muyduk?
Hikayenin ne kadarı bize aitti?
Hangi kısmı bendi?
Hangi kısmı yazmam için bana bırakılmıştı?
Hikayede ne zaman, nerede, nasıl kahve içeceğim bile belliydi sanki.
Sadece bir şey belli değildi ama.
Ne hissedeceğim, işte bu kısmı bana bırakılmıştı.
Hikaye iki ayrı kitap gibiydi. Biri beden, mekan ve zaman için yazılıyordu. Diğerini de her satıra karşılık gelecek hislerle ben yazıyordum.
Hangi kitap gerçekti?
Tek olan gerçek hangisiydi?
Bence hislerle yazılan kitap gerçekti.
Hiç kaybolmayacak olan.
Beden de, mekan da, zaman da yitip gidecek.
O kitaptaki satırlar silinecek.
Geriye bizim hislerle yazdığımız kitaplar kalacak.
Hislerin titreşimleri ile bir ağ gibi ördüğümüz kitap kalacak…